Bütün bir cihana misafir ağırlama dersleri veren bir okul gibidir Osmanlı coğrafyası. Allah tarafından gönderildiğine inanılan ve evi şereflendiren misafiri ağırlamak, Osmanlı uygarlığı için başlı başına bir sanattır. Osmanlı Devleti, misafirperverlikte öylesine üstün bir kültür geliştirmiştir ki bu eşsiz kültürün izlerini halen barındırsak da, inceliğini ve zarafetini tekrar hatırlamamız gerekir.
Osmanlı Devleti'nde Ramazan ayının en önemli özelliklerinden biri iftar sofralarının herkese açık olmasıydı. Saraya, Ramazan ayı boyunca iftar için davetsiz olarak gidilebilirdi. Bunun haricinde zengin köşk ve ev sahipleri sofralarını halka açar ve halkı davet ederlerdi bu daveti duyan ihtiyaç sahipleri davete hicap ederlerdi.Gelen bu misafirlere 'Allah Misafiri' sıfatıyla bakılırdı
Yedirilip içirilen söz konusu fukaraya bir miktar para verilmek istenilir ancak sadaka veriyormuş gibi olmasın misafirin gönlü kırılmasın diye 'Soframıza geldiniz. Şeref verdiniz. Dişlerinizi bizim için eskittiniz' diye hoş cümlelerle misafirin gönlünü kırmadan kadife bir keseye konulmuş kimi zaman altın kimi zaman gümüş akçeleri misafirin alması sağlanırdı. Bu geleneğe 'Diş Kirası' denilirdi.
İşte bu geleneği yaşatma adına bir şeyler yapmak gerekir bir Edebiyatçıya düşende şiirle yaşatmak olmalı sanırsam...
Oturup hasır yer minderine,bağdaş tadında
Asıl diş kemirmek maaile fakir sofrasında
Yabancı gelip şehire kiralar ihsan yeri
Kaç gece kalsan demez git geri
Gelenekten sebep mukaddes emek
Guruldar tembel ağızda hazmolmaz ekmek
Karşıda merhametli zengin belki efe
Karşısında onurlu fakir gönlü yüce
Surat gül yeri sofra lütuftan çeşit çeşit
Lokmalar farklı kaşık,tabak hep eşit
Ne kibir ne alaycı dil belli ki asil
Ay oldu şerm bakış,haya her nesil
Doyunca karnı, müsade ister nazikçe
O asil ev sahibi der; yatsıyı bekle
Vakti şart gelince tutar evin yolunu
Eskittik dişini al bu onun borcu.
Mehmet Esat Güney
0 yorum:
Yorum Gönder